“`html
CHP’li Deniz Yavuzyılmaz’dan Irak Petrol Taşımacılığına Dair Kritik Açıklama
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, Türkiye’nin Irak hükümeti tarafından izin almadan petrol sevkiyatı yaparak Ceyhan Limanı’ndan yükleme gerçekleştirdiği iddiasıyla Uluslararası Tahkim Mahkemesi tarafından faizle birlikte ağır bir şekilde cezalandırıldığını öne sürdü. Yavuzyılmaz, mahkeme kararına dair belgeleri mevcut sosyal medya platformlarında paylaşarak, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yüce Divan’da yargılanmasına neden olabilecek kanıtları sunuyorum!” ifadelerini kullandı.
CHP’li Yavuzyılmaz, açıklamasında Türkiye’nin 2014-2023 yılları arasında Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) ile yaptığı petrol taşıma anlaşmasının Irak Merkezi Hükümeti’nin rızası olmaksızın gerçekleştiğini belirtti ve bu durumun Uluslararası Tahkim Mahkemesi tarafından ceza gerektirdiğini ifade etti.
Yavuzyılmaz, 13 Şubat 2023’teki karara dayanarak Türkiye’ye kesilen cezanın tam 1 milyar 471 milyon 390 bin 486 dolar olduğunu vurguladı. Bu miktarın güncel döviz kuru ile yaklaşık 60 milyar TL’ye eşdeğer olduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ise Yavuzyılmaz’ın iddialarını yalanlayarak, “Yavuzyılmaz’ın beyanları, henüz hukuki süreçleri tamamlanmamış bir konu hakkında yanıltıcı bilgiler içeren, Türkiye’nin haklı tezlerini gölgede bırakmaya çalışan bir karalama çalışmasıdır” şeklinde yanıt verdi.
KUZEY IRAK PETROL SEVKİYATININ TARİHÇESİ
5 Haziran 1926’da Türkiye, Irak ve İngiltere arasında imzalanan Ankara Antlaşması, Irak’ın Musul’dan elde ettiği petrol gelirinin yüzde 10’unu 25 yıl süresince Türkiye’ye ödemesi şartını getirmiştir. Ancak Türkiye, bu ödemeleri yalnızca dört yıl boyunca alabilmiştir. Bunun ardından Irak, 25 yıllık dönemde yapılacak ödemeleri tamamlamamış, kalan yıllar içinde Türkiye’nin hakkını İngiltere lehine 500 bin sterlin karşılığında devretmiştir.
Ancak, bu ödemeler tam anlamıyla gerçekleşmemiştir. İngiltere, Türkiye’ye 500 bin sterlin tutarındaki miktarı ödememiştir. Bir kısmı Irak tarafından karşılanmış olsa da, 25 yıllık sürenin sona ermesine kadar bu konu çözüme kavuşturulmamıştır. 1950’lerde Demokrat Parti iktidarında konu tekrar gündeme gelmiş, Irak Başbakanı Nuri Said’le gerçekleştirilen görüşmelerde Irak tarafı 50 milyon sterlinden fazla ödeme yapmayı önerirken, Türkiye 100 milyon sterlin talep etmiştir. Ancak müzakereler tamamlanmadan 1958 yılında Irak’ta gerçekleşen darbe sonrasında, Irak petrolleri millileştirilmiş ve Türkiye’ye herhangi bir ödeme yapılmamıştır.
HER YIL TASLAK BÜTÇEDE “IRAK PETROL GELİRİ” YER ALDI AMA
Ankara Antlaşması uyarınca Türkiye’nin bu petrol gelirleri üzerindeki hakkı korunuyordu. Fakat zamanla bu hak takip edilmedi. Her yıl taslak bütçelerde “Irak petrol geliri” başlığı eklense de, somut olarak herhangi bir gelir elde edilemedi. Bu durum 1989 yılına kadar devam etti.
1989’da Türkiye ile Irak arasında Atatürk Barajı sebebiyle başlayan siyasi gerginlik, petrol boru hattının kapatılmasına yol açtı. Türkiye’nin barajda su tutmaya başlaması, Suriye’nin baraj kapaklarını kapatmasına neden oldu ve bu süreç sonucunda Irak, Türkiye’ye olan petrol sevkiyatını durdurdu.
KORKUT ÖZAL’IN ETKİSİ
Bu tarihler arasında Kuzey Irak’tan petrol taşımacılığı yapan firmaların muhalefetinin ön plana çıktığı dönemde, dönemin Başbakanı Turgut Özal’a ait Korkut Özal’ın petrol taşımacılığı yapan şirketleri dikkat çekti. Özal, Irak’ın petrol sevkiyatını başlatmak için Saddam Hüseyin ile görüştü ve bu süreçte Türkiye bütçesindeki “Irak petrol geliri” kaleminin kaldırılmasını istedi. Bu talep kabul edildi ve Özal, Maliye Bakanlığı’na bu değişikliği bildirdi.
BM’DEN BAŞVURU İMKANI
Ancak bu değişiklik TBMM’ye sunulmaksızın uygulamaya konuldu. 1991’deki Körfez Savaşı sırasında Birleşmiş Milletler, Irak’ın petrol gelirlerine müdahale ederek alacaklı ülkelere başvuru yapma çağrısında bulundu. Türkiye’den bazı firmalar, ENKA gibi, başvurarak toplamda 186 milyon dolarlık tahsilat yaptı. Ancak Turgut Özal, Türkiye’nin resmi olarak BM’ye başvuru yapmasını önlemiştir.
Oysaki Ankara Antlaşması, BM tarafından onaylandığı için Türkiye, Irak’tan petrol gelirlerinden hak talep edebilirdi. Ancak resmi takip süreci işletilmediği için bu hak kaybedilmiştir. Musul ve Kerkük petrollerinden sağlanacak gelir, kamu kaynaklarına aktarılmamış, bazı özel kişilere ve ailelere yarar sağlamıştır.
IRAK’IN İŞGALİ VE YETKİ KARGAŞASI
2003 yılında, ABD’nin Irak’ı işgali sonrasında oluşturulan Irak Federal Anayasası, Irak Merkezi Hükümeti ile IKBY arasında petrol gelirleri ve ihracatı konusunda karışıklıklara yol açtı. IKBY, Bağdat’ın izni olmadan bağımsız bir şekilde petrol ihracatına yönelmeye başladı.
2010 SONRASI: TÜRKİYE-IKBY YAKINLAŞMASI
2013 yılı itibarıyla Türkiye ile IKBY arasında enerji alanında büyük bir ilişkiler geliştirilmiş ve Türkiye, Irak Merkezi Hükümeti’nin izni olmaksızın IKBY’den ham petrol alımına yönelmiştir. Bu petrol, Ceyhan Limanı aracılığıyla uluslararası pazara sunulmuştur.
IRAK’IN TALEPLERİ VE TAHKİM BAŞVURUSU
Irak Merkezi Hükümeti, Türkiye’nin bu petrol taşıma faaliyetlerinin kendi egemenlik haklarını ihlal ettiğini iddia ederek 2014 yılında Paris merkezli Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne başvurdu. Bağdat yönetimi, Türkiye’nin IKBY ile yaptığı petrol anlaşmalarının uluslararası hukuk açısından geçersiz olduğunu savundu.
2023 KARARI: TÜRKİYE ALEYHİNE VERİLEN CEZA
Uluslararası Tahkim Mahkemesi, 13 Şubat 2023’te aldığı karar ile Türkiye’yi Bağdat’ın izni olmadan petrol taşıdığı gerekçesiyle 1 milyar 471 milyon 390 bin 486 dolar tazminat ödemeye mahkûm etti. Bu gelişmenin ardından Türkiye, Ceyhan üzerinden IKBY petrol sevkiyatını durdurdu.
GİRİŞİM VE SONUÇLAR
Korkut Özal döneminde gündeme gelen Kuzey Irak petrollerinin Türkiye üzerinden taşınması fikri, 2010’lardan itibaren uygulamaya konuldu; ancak uluslararası hukuk açısından ciddi sorunlar oluşturdu. Türkiye’nin IKBY’yi muhatap alıp, Bağdat’ı dışlaması, nihai olarak yıllar süren tahkim sürecinde ağır bir cezayla sonuçlandı.
KORKUT ÖZAL HAKKINDA
Korkut Özal, 1929’da Malatya’da doğmuş bir Türk siyasetçi, mühendis ve iş adamı. Turgut Özal’ın kardeşi olan Korkut Özal, Adalet Partisi ve Anavatan Partisi’nde siyasete girmiş; Tarım ve İçişleri Bakanlığı yapmıştır. 1980 sonrası dönemde enerji alanında özellikle petrol taşımacılığı konusunda faaliyet göstermiştir ve 2016 yılında vefat etmiştir.
DENİZ YAVUZYILMAZ VE İLETİŞİM BAŞKANLIĞI AÇIKLAMALARI
CHP’li Deniz Yavuzyılmaz, 2025 yılı itibarıyla sosyal medya platformlarından tahkim kararına dair belgeleri kamuoyuyla paylaştı. Yavuzyılmaz, bu belgelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yüce Divan’da yargılanmasına yol açabileceğini ifade ederek, Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini ihlal ettiğini ve bunun sonucunda halkın üzerine yaklaşık 60 milyar TL’lik bir yük bindiğini savundu.
İLETİŞİM BAŞKANLIĞINDAN YANIT
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Yavuzyılmaz’ın Türkiye-Irak Ham Petrol Boru Hattı Anlaşması ve bu kapsamda Uluslararası Tahkim süreciyle ilgili açıklamalarının teknik ve hukuki gerçeklere uymadığını, kamuoyunu yanılttığını ifade etmiş ve açıklamalarını yalanlamıştır:
Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Cumhurbaşkanlığı’nın, 50 yıllık anlaşmanın iptal edildiği ve Meclis’e bilgi verilmediği iddiaları doğruyu yansıtmıyor. Anlaşma 1973 yılında yürürlüğe girmiştir ve güncel ihtiyaçlara uygun olarak 2010 yılında revize edilmiştir. Türkiye ile Irak arasında kapsamlı bir enerji iş birliği süreci başlatılmış ve mevcut anlaşmanın 27 Temmuz 2026 itibarıyla son bulacağına dair Resmi Gazete’de yayınlanmış bir Cumhurbaşkanı kararı bulunmaktadır.
Yine, tahkim süreci ile ilgili olarak Türkiye’nin 1,471 milyar dolarlık cezası olduğu ve Cumhurbaşkanının bu tutarı kendi mal varlığıyla ödemesi gerektiği gibi beyanlar yanıltıcı ve gerçeği çarpıtan ifadelerdir. Paris merkezli ICC Hakem Heyeti, Irak’ın talebinin büyük bir kısmını reddetmiş, Türkiye’nin taleplerinin çoğunu kabul etmiştir.
Şu an için, tahkim kararının karşılıklı olarak tazminat talebinde bulunulması üzerine Türkiye ve Irak arasında halen devam eden bir dava süreci bulunmaktadır. Dolayısıyla ortada kesinleşmiş bir tazminat kararı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, Yavuzyılmaz’ın açıklamaları, resmi süreçlerin tamamlanmamış olduğu bir konuda, teknik gerçekleri göz ardı eden ve Türkiye ile Irak arasına nifak sokmaya çalışan bir kampanya niteliğindedir. Kamuoyunun yanıltıcı açıklamalara karşı dikkatli olması ve resmi kurumların açıklamalarını göz önünde bulundurması son derece önem arz etmektedir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”
“`